DEVRİMCİ MÜLTECİ HARKETİ DENEYİMLERİNİ AKTARIYOR/ Revolutionary Refugee Movement Shares its Experiences

P1050098Our movement, which is a self-organized refugee movement centered in Germany, has organized exhibitions in order to share the experience of the resistance we have been holding on the streets in Germany and all around Euroupe for many years with different groups. We had the first exhibition in a big tent at Ostbahnhof. During the two weeks of exhibition, there were also many different seminars and concerts in the tent.

We have our writings and paintings printed on big wooden blocks in this exhibition. Besides, people can use the laptops and headphones in order to listen and watch the interviews, films and music about our resistance. All the published news about us and our internal discussions are archived in a way that whoever wishes can reach them.

Our exhibition is on display at the Kreuzberg Museum in Berlin at the moment. Our archives will be exhibited there until the end of October. However, we had a shocking controversy at the opening of exhibition. The chief of the museum said that he did not want the piece we put right at the entrance of the exhibition because it was criticizing the mayor of Kreuzberg. They did not want the critique about the mayor, who actively participated in the attacks against our spaces or resistance and in the demobilisation operations towards the resistance, at the front side of museum.

We argued with the chief of the museum among the audience. There is a freedom of speech discourse in Europe. We asked him what freedom of speech is. The museum is an institution which is connected to the municipality and they could not tolerate the criticism towards the mayor. We told him that we arrange the exhibition, so we decide where to put which writing. We explained him that his intervention is not fair. We could not reach a consensus, so we suggested a referendum. We said we will remove the writing if the majority of audience votes for it. None of the people wanted to remove the writing, though. In the contrary, they said they liked it.

In the context of freedom of thought and democracy, we had a similar discussion with the directors of an online magazine. By coincidence, while the name of our magazine is Movement, the academics started a new online magazine called Movements after a while . They requested one article from the refugee movement so we sent it. They answered demanding some changes. We were criticizing the European liberal leftists, eurocenterism and the pragmatic politics held by NGO groups. We held our discussion and polemics through e-mails with the necktied-academicians (the academicians with the neckties!). According to us, their approach was censorship. We rejected their intervention to our article. These arguments are saved in our archives and we will publish them later. As a result, we suggested to these academicians that all the discussions should be published together in the magazine so the readers could decide who is right. Unfortunately this recommendation was not accepted. We could see one more time how the democracy and freedom of thought is defended by the ones who are criticizing the revolutionary people as ‘dogmatic, secterian’.

Last week there was an attack against our archives and exhibits in Kreuzberg Museum and some of our stuff was destroyed. There is a significant increase in the attacks against refugees in all Germany and Europe. The buildings of refugees are set on fire. The physical attacks against the refugees and migrants are increasing. On the 25th of August, some people were urinating on a migrant boy in the U-Bahn in Berlin. The people who did it left the train with the Nazi signs and the police released them.

The media, making a big noise against the Berlin Wall, is ignoring the wall rising all around Europe. The borders are built against the people who are fleeing from the wars hold by the weapons produced by imperialists. These borders are built not only by the law, but also with the walls and wire fences.

There was a refugee conference last week in Hannover. There were around 150 participants from the different regions of Germany as delegations. People resisting in Dortmund in the tents came to Berlin and they want to continue the resistance with us in order to get more efficient results. All these questions were discussed in the conference and some decisions have been made.

We continue our struggle to protect what we gained in our resistance spaces. The tent was burned down in Oranienplatz, the wooden shelter we built afterwards, too. At the end the info-desk was stolen by the police. We have the right to set up a tent as an information and meeting point. Now we start a campaign to put a big boat in Oranienplatz. This boat is symbolizing the people who lost their lives at the sea frontiers. At the Ohlauer school occupation there are still 25 refugees staying but visits are forbidden. The court procedure still continues.

Our experience in resistance tells this to people: to keep down ourselves against the attacks towards refugees means to loose from the beginning. We can take our rights via resisting. We can reject the slavery imposed on us through resistance.

25.08.2015

Turgay ulu

Berlin

Almanya merkezli, mültecilerin öz örgütlenmesi olan hareketimiz, yıllardır Almanya ve Avrupa sokaklarında sürdürdüğü direniş deneyimlerini başka kesimlere aktarmak amacıyla sergiler düzenliyor. İlk sergiyi Ostbahnof’da büyük bir çadırın içinde yaptık. İki hafta boyunca çadırın içinde süren sergi sırasında değişik seminerler ve konserler düzenlendi.
Büyük tahta kalıplara basılmaş yazılarımız, resimlerimiz var bu sergide. Ayrıca küçük laptoplardan isteyenler kulaklıkları takarak direnişimizle ilgili yapılmış röportajlar, filmler ve ya müzikleri izleyip, dinleyebiliyor. Bizimle ilgili yapılmış gazete haberleri, bizim kendi içimizde yürüttüğümüz tartışmalar isteyenler tarafından okunacak biçimde arşivlenmiştir.
Şu anda sergimiz Berlin’deki Kreuzberg Müzesi’nde sergileniyor. Ekim’in sonuna kadar müzede sergilenecek arşivlerimiz. Fakat müzede serginin açılışını yaparken skandal bir tartışma yaşandı. Müzenin şefi, hemen girişe yerleştirdiğimiz bir yazının burada olmasını istemediğini söyledi. Çünkü bu yazı Kreuzberg belediye başkanını eleştiriyordu. Direniş yerlerimize yapılan saldırılar ve direnişimizin tasfiye edilme operasyonlarında aktif bir biçimde yer alan belediye başkanına dönük eleştirimizi müzenin ön kısmında istemiyorlardı.
Müzenin şefi ile, sergimizi izlemeye gelen kitlenin önünde tartıştık. Avrupa’da bir fikir özgürlüğü söylemi vardır. Nedir bu düşünce özgürlüğü diye sorduk kendisine. Bu müze belediyeye bağlı bir kurum, böyle bir kurumda belediye başkanının eleştirilmesine tahammül edemiyorlardı. Müzenin şefine, sergiyi biz düzenliyoruz ve hangi yazımızı nereye koyacağımıza biz karar veririz dedik. Buna müdehale etmesinin doğru olmadığını anlattık. Tartışmada bir uzlaşmaya varamadık. Bunun üzerine hemen orda bulunan insanlarla bir referandum önredik eğer insanların çoğunluğu yazıyı oradan kaldırın derlerse kaldıracağımızı söyledik. Fakat insanların bir teki bile yazının ordan kadırılması yönünde bir şey söylemediler. Tam tersine yazıyı beğendiklerini söylediler.
Dünce özgürlüğü ve ya demokrasi bağlamında benzer bir tartışmayı da internette yayınlanan bir derginin yönetcileriyle yaşadı. Ne hikmetse bizim çıkarttığımız derginin adı Movement, akademisyenler tarafından bizden bir süre sonra Movements adlı başka bir internet dergisi yayınlandı. Biz mülteci direnişinden de bir yazı istediler, yazdık gönderdik. Yazımıza karşı “şurasını şöyle değiştirelim” gibi yanıtlar geldi. Bu yazımızda Avrupalı liberal solcuları, avrupa merkezciliği ve NCO gruplarının yürüttüğü pragmatist siyaseti eleştiriyorduk. Gravatlı akademizyenlerle bu yazımız üzerine email üzerinden tartışma ve polemiklerimizi yürüttük. Bize göre bu yaklaşımları sansürdü. Yazımızla ilgili müdahaleyi reddettik. Bu tartışmalar arşivlerimizde duruyor, ilerde açıkça yayınlayacağız. Sonuç olarak bu akademisyenlere, karşılıklı gerçekleştinrdiğimiz polemiklerin dergide bir arada yayınlanmasını ve okurun kimin haklı olduğuna karar vermesini önerdik. Ne var ki bu önerimiz kabul edilmedi. Devrimcileri “dogmatizm, sekterlik” vb. Argümenlarla eleştirenlerin nasıl bir demokrasi ve düşünce özgürlüğü savunucuları oldularını bir kez daha öğrenmiş oldu bu tartışmalarla.
Geçen hafta Kreuzberg Müzesi’nde sergilenen arşiv ve materyallerimize karşı saldırı oldu ve bazı malzemelerimiz tarhrip edildi. Almanya ve Avrupa çapında mülteclire karşı saldırılarda belirgin bir artık yaşanıyor. Mültecilerin bulunduğu binalar ateşe veriliyor. Mülteci ve göçmenlere karşı fiziki saldırılar artıyor. Daha dün, Berlin’de bir trende göçmen bir çocuğun üzerine işediler. Çocuğun üzerine işeyenler trenden nazi işareti yaparak indiler ve polisler bu kişileri serbest bıraktı.
Berlin duvarına karşı o kadar yaygara kopartan basın şu anda Avrupa’nın her yerinde yükselen duvarlarla ilgili haber yapmıyorlar. Emperyalist devletlerin ürettikleri silahların kullanıldığı savaşlardan canını kurtarmak için kaçanlara karşı sürekli sınır inşa eliyor. Bu sınırlar hem yasalarla ve hem de duvar ve telörgülerle gerçekleştiriliyor.
Geçtiğimiz hafta sonu Hannover’de bir mülteci konferansı gerçekleştirildi. Almanya’nın değişik yerlerinden gelen mülteci delegelerle gerçekleşen konferansımıza yaklaşık 150 kişi katıldı. Bir süredir Dortmun’da çadır kurarak direniş yapan mülteciler Berlin’e geldiler ve daha etkili sonuçlar almak için bizimle birlikte direnişe devam etmek istiyorlar. Konferansta tüm bu sorunlar tartışıldı, kararlar alındı.
Direniş yerlerimizle ilgili olarak elde ettiğimiz kazanımları koruma mücadelesine devam ediyoruz. Oranienplatz’da inşa ettiğmiz çadır ateşe verildi, daha sonra kurduğumuz tahta yapı da eteşe verildi. Son olarak bilgilendirme kulübesi de polis tarafından çalındı. Senatonun açlık grevi ve ağaç işgali eylemlerimizden sonra imzaladığı anlaşmada Oranienplatz’a toplantı ve bilgilendirme çadırı kurma hakkımız var. Şimdi Oranienplatz’a bir büyük gemi koyma kampanyası başlattık. Bu gemi sınırlardaki sularda kaçmaya çalışırken boğularak ölenleri temsil eden bir simge özelliği taşıyor. Ohlauer işgal okulunda hala 25 mülteci kalıyor ancak ziyaret yasağı var. Mahkeme devam ediyor.
Direniş deneyimimiz insanlara şunu anlatıyor. Mültecilere karşı geliştirilen saldırılar karşısında sinmek baştan kaybetmektir. Direnerek haklarımızı alabiliriz. Direnerek bize dayatılar kölece yaşamayı çiğneyebiliriz.
25.08.2015
Turgay ulu
Berlin