Münschen’de izolasyon özelliği taşıyan mülteci kamplarını dolaşırken, bir mülteci kampında sivil ve resmi polisler geldi ve İbrahim arkadaşımızı tutukladı.
Münschen’de önce direniş çadırı kurduğunu duyduğumuz bir mülteci grubunu ziyaret etmek için yola çıktık ancak bulamadık muhtemelen boşaltılmıştı.
İlk gittiğimiz mülteci kampı eski bir otel binasıydı. Köylük bir yerde bulunan bu eski otel binasının önünde birkaç mülteci gördük ve bunlarla sohbet etmeye başladık. Sohbet ettiğimiz mülteciler, burada bir sorunlarının olmadığını, yiyip içip yattıklarını ve durumlarının gayet iyi olduğunu söylediler. En büyük sorunun sadece yiyip, içip, yatmak olduğunu onlara anlatmaya çalıştık ancak durumlarının iyi olduğuna inandırılmışlardı. Burada dil kursu yapıyorlarmış, geldikleri ülkede böyle rahat bir yaşam yokmuş vsaire argümanlar kullanıyorlardı.
Bir süre sonra bu mülteci kampının şefi olan kadın geldi yanımıza. Burasının bir mülteci kampı olmadığını, burasının bir ev olduğunu insanların durumlarının gayet iyi olduğunu anlattı. Biz de ona “eğer burası normal bir ev ise şefin ne işi var, neden biz arkadaşlarımızı ziyaret edemiyoruz” gibi sorular yönelttik. Bu mülteci kampında yemek veriliyor. Yeni yasaya göre yemek paketi kaldırılmıştı. Neden bu yasayı uyglamıyorsunuz diye sorduk. Şef kadın bize; bunun yemek paketi olmadığını, bu otelde insanlara yemek sunduklarını anlattı. Çıkmış olan yasalar bile uygulanmıyor.
Adı otel olan bu mülteci kampı şehrin dışında bir yerde. Yakınlarında alışveriş merkezleri bile yok. Mültecileri burada besleyip sonunda da sınır dışı ediyorlar. Kampın şefi bizim argümanlarımızdan oldukça rahatsız olmuştu. Kendisinin çok hümanist biri olduğuna bizi inandırmaya uğraşıyordu. Arada bir de polis çağırmakla tehdit ediyordu. Polisten korkumuz olmadığını, yıllardır özgürlük için sokaklarda açık bir mücadele yürüttüğümüzü anlattık.
Münschen’de gittğimiz ikinci bir mülteci kampı da gene eski bir otel binasıydı ve birincisinden daha büyüktü. İlk iki katta kadınlar ve çocuklu aileler kalıyordu. Üçüncü katta ise erkek mülteciler tutuluyordu. Binanın dışında ve içinde karşılaştığımız mültecilerle sohbet ediyorduk. Bir önceki ve ya bu kampın şefi olan kadınlardan biri muhtemelen polise ihbar etti bizi. Sivil ve resmi polisler gelerek kimlik kontrolü yaptılar ve İbrahim arkadaşı gözaltına aldılar. İbrahim’in sınırdışı kararı var. Önce sınırdışı hapishanesine koyacaklar daha sonra da sınırdışı edecekler. Avukatları devreye soktuk şimdi neler yapabileceğimizi konuşuyoruz.
Çeçenistanlı bir kadın mülteci bizi mutfağa davet etti, çay ikram etti ve uzun bir sohbet gerçekleştirdik. Eşi ve çocukları hasta kadının. Doktor hep ilaç veriyor. Buzdolabından bir tomar ilaç çıkartıp gösterdi. Eşi Habatit-C hastası. Çocuklarından birinin de sürekli ateşi var. Bizimle Almanca konuşan bu Salim adlı tatlı çocuk öksürüyordu ve vücudu ateş gibi yapıyordu. Kadın Almanca öğrenmiş. Bu mülteci kampının temizlik işlerini yapıyor. Saati 1 euroya çalışıyor burda. Diğer mültecilerin çok ses yaptığını, burada toplumla yeterli kontağının olmadığını söylüyordu. Stres ve sıkıntılı bir ruh hali vardı kadının. Bu konuşma devam ederken Salim çocuk dışarıda çok sayıda polislerin olduğu haberini verdi.
Devet, mülteci kamplarının görülmesini istemiyor. Sanki buraları gizlemek için ücra yerleri seçmiş ve burada görevlendirdiği elamanlarıyla insanlara sahte mutluluk düşüncesi aşılıyorlar. Kendilerinin mahvettiği Afganistan, ırak, Afrika gibi yerlerden örnekler vererek Almanya’nın cennet olduğuna insanları inandırmaya çalışıyorlar. Ölümü gösterip sıtmaya razı ediyorlar insanları. Bu halüsilasyon içinde yıllarca yaşayan insanlar bir kaç yıl içinde ruh hastası olup çıkıyorlar. Birilerinin bu sis perdesini yırtması gerekir. İşte biz bunu yapıyoruz. Maskeyi kaldırıp altındaki gerçekliği topluma gösterdiğimiz için devletin şiddetine maruz kalıyoruz. Bizi sınırdışı etmekle, cezalar vermekle yıldırmaya çalışıyorlar.
Tutuklanan arkadaşımızla ilgili gerekli avukat bağlantılarını kurduktan sonra, şehir merkezine geri döndük ve Münschen’deki yerel mülteci grupları ve diğer gruplarla bir toplantı yapıyoruz.
Bu otobüs turuyla yarattığımız politik atmosferin ardından belki büyük bir mülteci konferansı ve büyük bir birleşik eylem yapacağız. Bu konferans için değişik şehirlere eşit uzaklıkta olan Hannover şehrini düşünüyoruz.
Yaşasın insanlaşma ve ortaklaşma Mücadelemiz
02.05.2015
Turgay ulu
Münschen